8/ⓐ ⓕⓞⓡⓤⓜ
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

8/ⓐ ⓕⓞⓡⓤⓜ

50.Yıl'ın Unutulmaz Sınıfı 8/ⓐ
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 ATATÜRK VE FENERBAHÇE

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 125
Yaş : 29
Nerden : ⓣⓔⓚⓘⓡⓓⓐⓖ
Kayıt tarihi : 24/11/08

ATATÜRK VE FENERBAHÇE Empty
MesajKonu: ATATÜRK VE FENERBAHÇE   ATATÜRK VE FENERBAHÇE Icon_minitimeÇarş. Ara. 10, 2008 8:32 pm

ATATÜRK VE FENERBAHÇE Hatira_Yazisi "Fenerbahçe Kulübü'nün her tarafa mazhar-ı
takdir olmuş bulunan asari mesaisini işitmiş ve bu Kulübü
ziyaret ve erbab-ı himmeti tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu
vazifenin ifası ancak bugün müyesser olabilmiştir. Takdirat
ve tebrikatımı buraya kayd ile mübahiyim."

05.05.1334 (03.05.1918)
Ordu Kumandanı Mustafa Kemal ******


(Fenerbahçe Kulübü'nün her tarafta
beğenilip değer verilen, ortaya çıkmış eser ve
çalışmalarını duymuş ve bu kulübü ziyaret edip bu işte
emeği, yardımı olanları tebrik etmeği görev edinmiştim. Bu
görev ancak bugün yerine getirilebilmiştir. Takdir ettiğimi
ve kutladığımı buraya kaydetmekle övünüyorum.)


Yazı Dizisi:

******'ün Fenerbahçeli olduğunun 9
kanıtının yer aldığı yazı dizisini, aşağıdaki linke tıklayarak
bilgisayarınıza indirdikten sonra okuyabilirsiniz. Yazı dizisi Word
dökümanı olarak zip dosyasının içinde yer almaktadır.











R.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://8a-sinifi.yetkin-forum.com
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 125
Yaş : 29
Nerden : ⓣⓔⓚⓘⓡⓓⓐⓖ
Kayıt tarihi : 24/11/08

ATATÜRK VE FENERBAHÇE Empty
MesajKonu: ATAMIZIN FENERBAHÇELİ OLDUĞUNUN 9 AYRI KANITI   ATATÜRK VE FENERBAHÇE Icon_minitimeÇarş. Ara. 10, 2008 8:37 pm

ATAMIZIN
FENERBAHÇELİ OLDUĞUNUN 9 AYRI KANITI



Son dönemlerde yine
spor çevrelerinde ******'ün tuttuğu takımlar gündemde dolaşmaya başladı. Sanki
dünyamızdan gidenlerden yeni haberler alınırmışçasına Türklerin Atasının zaman
zaman taraf değiştirdiği izlenimleri bir çoğumuzu sadece güldürüyor. Bazı basın
yayın organlarında, örneğin değerli spor yazarı fanatik Beşiktaşlı Kazım
Kanat'ın açıklamalarıyla büyük kurtarıcı Beşiktaşlı imiş gibi gösteriliyor.
Atamızın ölümünden 63 yıl sonra hangi takımı tuttuğu konusunda makaleler, hatta
kitaplar yazılıyor. Adeta gaipten sesler geliyor.



Ahiretin Sesi muhabirlerinin bildirdiği haberlere göre Büyük Atamız
şimdi de BJK taraftarı. 100. Yıl kutlama hazırlıklarını sürdüren Beşiktaş
Jimnastik Kulübü'nün bu konudaki son yoğun çalışması ise Vala Somalı tarafından
******'ün mutlak Beşiktaşlı ilan edilmesi. Kesin bir gerçek ortada dururken
******'ün hangi takıma sempati duyduğu, hangisine gönül verdiği konusu
bilinçli olarak açılıyor, kafalar karıştırılmaya çalışılıyor. Bu kişiler ya da
çevreler güneşi balçıkla sıvamaya kalkıyorlar. Bu tip insanlara kafa
karıştırmaloji uzmanları demek yerinde olacak. Çünkü onların işi ortalığı
bulandırmak. Gerçekten de ortaya attıkları iddiaların kafaları karıştırmaktan
öte hiçbir değeri yok.



Galatasaraylılara
gelince onların yakın zamana dek, bu konuda pek sesleri çıkmıyordu. Sadece
geçmiş yıllarda birkaç yerde ******'ü şu kulübün bu kulübün taraftarı değil
kulüpler üstü saymak gerek gibi bir görüş ileri sürdükleri görülmüştü. Son
zamanlarda Fenerbahçeliliği tartışılmayan ****** Beşiktaşlılarca Beşiktaşlı
ilan edilince, o denli uzun boylu değil demek istercesine, onlarda bu konuya
daha sık girer oldular. Örneğin Galatasaray Kulübü'nün aylık resmi dergisinde
birkaç kez ******'ü konu eden, onu kulüpler üstü gösterme çabalarında olan
makaleler yayınlayarak "Tarihi Bir
Mektubu Gün Işığına Çıkarıyoruz"
dediler...



"ATATÜRK'ÜN
FUTBOL MERAKI"
adı altında Galatasaray Müzesi Müdür Yardımcısı ve Araştırmacı
Adnan Işık yine bu konuyu işliyor. "Türk basınında zaman zaman ******'ün
hangi takımı tuttuğu tartışmaları yapılır. Herkes onu kendi tarafına çektiği
için de bir sonuca varılmaz. Bu yazıda bizim gayemiz, konuya tarafsız bir gözle
ve belgelerin ışığında yaklaşmaktır." Bunları yazdıktan sonra, Ali Sami
Yen'in 1914 yılında binbaşı rütbesinde ki Mustafa Kemal'i Galatasaray'ın
Rumenlerle yapacağı bir maça davet ettiğini bu davetin ******'e geç ulaştığını
ama yine de Mustafa Kemal'in kulüp müzesinde hala saklanan davete teşekkür
niteliğindeki cevabı mektubunu da yayınlıyor. O mektupta ******, "Davet
mektubunuzu ancak dün sabah aldım. Fakat ben o gün doğrudan gidip maçı
izledim." demektedir.



Galatasaray'a
mektup yazdığı için "****** Galatasaraylı" mı diyelim? Fenerbahçe,
Karşıyaka ve Altay kulüplerini ziyaret ettiği hatıra defterlerine izlenimlerini
yazıp imzaladığı için onu Fenerbahçeli, Karşıyakalı ya da Altaylı mı sayalım?
Yahut Güneş Kulübü'nü iki kez ziyaret ettiği için Güneşli ya da mütarekede
annesi Akaretler'de oturduğu için onu ziyaret ettiği günlerde pencereden
Beşiktaşlı jimnastikçileri seyredip Beşiktaşlı mı olmuştur diyelim? Bize sorarsanız
bu savların hiçbiri doğru değildir. Onun hangi kulübü tuttuğuna en güzel cevap
soyadındadır. O nasıl Türklerin Atası ise, böyle bir soruya da cevabı kesin
olarak şu olacaktır : "Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda
ahlaklısını severim." Sözün özü: İşte bu nitelikler hangi spor kulübünde,
hangi takımda hangi sporcu da ise, ****** o kulübün, o takımın, o sporcunun
taraftarıdır.



Buraya
dek Galatasaraylıların ****** konusunda ki görüşlerini özetledik. Sayın Adnan
Işık yıllardır Galatasaray müzesinde görev yapıyor. Yüzlerce belge, bilgi her
an elinin altında. Biz yine de 1914 yılında, ****** henüz Çanakkale müdafii
(savunucusu) olarak bile ün kazanmamış bir subay iken, Ali Sami Yen'in daha
yüksek rütbeli Osmanlı subayları dururken sadece binbaşı rütbesinde ki onu
neden maça davet ettiğini anlayabilmiş değiliz.


Galatasaray'a
mektup yazdığı için "****** Galatasaraylı" mı diyelim? Fenerbahçe,
Karşıyaka ve Altay kulüplerini ziyaret ettiği hatıra defterlerine izlenimlerini
yazıp imzaladığı için onu Fenerbahçeli, Karşıyakalı ya da Altaylı mı sayalım?
Yahut Güneş Kulübü'nü iki kez ziyaret ettiği için Güneşli ya da mütarekede
annesi Akaretler'de oturduğu için onu ziyaret ettiği günlerde pencereden
Beşiktaşlı jimnastikçileri seyredip Beşiktaşlı mı olmuştur diyelim? Bize
sorarsanız bu savların hiçbiri doğru değildir. Onun hangi kulübü tuttuğuna en
güzel cevap soyadındadır. O nasıl Türklerin Atası ise, böyle bir soruya da
cevabı kesin olarak şu olacaktır : "Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı
zamanda ahlaklısını severim." Sözün özü: İşte bu nitelikler hangi spor
kulübünde, hangi takımda hangi sporcu da ise, ****** o kulübün, o takımın, o
sporcunun taraftarıdır. Buraya dek Galatasaraylıların ****** konusunda ki
görüşlerini özetledik. Sayın Adnan Işık yıllardır Galatasaray müzesinde görev
yapıyor. Yüzlerce belge, bilgi her an elinin altında. Biz yine de 1914 yılında,
****** henüz Çanakkale müdafii (savunucusu) olarak bile ün kazanmamış bir
subay iken, Ali Sami Yen'in daha yüksek rütbeli Osmanlı subayları dururken
sadece binbaşı rütbesinde ki onu neden maça davet ettiğini anlayabilmiş
değiliz.



Özetle
Adnan Işık, "****** sadece Fenerbahçe kulübünün hatıra defterine
izlenimlerini duygularını yazmamıştır. Galatasaray'a da maç davetinden ötürü
teşekkür mektubu yazmıştır. Karşıyaka ve Altay Kulüpleri'nin hatıra
defterlerine de duygularını yazmıştır. Güneş Kulübü'nün Taksim Sıraselviler'de
ki lokalinde iki kez kulübün çay davetine katılmıştır. Annesini ziyarete
gittiğinde Beşiktaşlı jimnastikçileri camdan izleyip ilgi göstermiştir gibi
örnekler verdikten sonra, soyadından da belli o Türklerin Atasıdır. Ayrımcılık
yapacak bir konumda ve karakter yapısında değildi. O nedenle tüm kulüplere aynı
mesafede yaklaşmıştır." demeye getiriyor. Bundan öte Sayın Adnan Işık'ın
yazısını bağlaması da ilginç. ****** her şeye karşın illa bir takıma sempati
duydu ise, "Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim."
dediğine göre bu nitelikler hangi kulüpte varsa ****** o takımın taraftarıdır
demeye getirmiştir."


******,
Galatasaray Spor Kulübü'nü kaza ile ziyaret etmiş, kulübün hatıra defterine
duygularını yazmış olsa, Galatasaraylılar, Ata'nın kulüpler üstü tutulması
gerektiğini, bu denli hararetle savunacaklar mıydı!" Bu son cümleleri ile
aslında bir bakıma sanki ******'ün Fenerbahçeli olduğunu da saklamadan
söylemiş oluyor ya neyse..! ******, Galatasaray Spor Kulübü'nü kaza ile
ziyaret etmiş, kulübün hatıra defterine duygularını yazmış olsa,
Galatasaraylılar, Ata'nın kulüpler üstü tutulması gerektiğini, bu denli
hararetle savunacaklar mıydı! Yoksa onun Galatasaraylı olduğunu Beşiktaşlılara
taş çıkartacak çeşitli sav ve teorilerle kanıtlamaya çalışıp, savunmayacaklar
mıydı..! Şimdi artık son noktayı koyma adına bu konuyu bir kez daha tüm tarihi
gerçekleri ve kanıtlarıyla inceleyip, irdeleyeceğiz.


Biz
Fenerbahçeli'lerin büyük gurur duyacağı bir ayrıcalık var. Fenerbahçe'mizi ******
de severdi ve her zaman büyük ilgi gösterirdi. İşte sizlere Atamız'ın
Fenerbahçeli'liğini, onun camiamıza olan ilgisini gösteren, tartışmasız
kanıtlayan tarihsel olayları, verileri zaman sırasıyla sunuyoruz.



1- ATATÜRK'ÜN FENERBAHÇE KULÜBÜ'NÜ ZİYARETİ:

Yıl
1918, Birinci Dünya Savaşı bütün hızıyla sürüyor. Düşman donanması, Mustafa
Kemal'in başında olduğu, savunduğu Çanakkale Boğazı'nı geçememiş ve tam bir
yenilgiye uğramıştı. Artık Mustafa Kemal'i başka cephelerde başka savaşlar
beklemektedir. Bu arada cepheden İstanbul'a kısa bir tatile gelmiştir. Bu eşsiz
kahramanın İstanbul'da yapacağı bir sürü işi, bir sürü teması olacağını tahmin
etmek her halde güç olmasa gerek. Buna karşın o denli işinin arasında
Fenerbahçe Kulübü'nü ziyaret etmek istemiştir. Bu istek bizzat o yıllarda
Anafartalar Kahramanı olarak anılan Mustafa Kemal'den mi gelmiştir, yoksa yakın
arkadaşı Fenerbahçe Kulübü Başkanı Sabri Toprak mı onu yönlendirmiştir orası
bilinmiyor. Ancak Sabri Bey'in onu yönlendirmiş olabileceği akla ve mantığa
daha yakın.



Tarih
3 Mayıs 1918, İstanbul'da parlak bir ilkbahar güneşi olduğunu biliyoruz. Bu o
gün kulüpte olanlardan öğrenilmiştir. Ayrıca yıllarca kulübümüzün en yaşlı
üyelerinden olan 1907 doğumlu Kamil Dinçay ağabeyin kulübe çok yakın
oturduğundan dolayı o günkü ziyareti 11 yaşındaki bir çocuk olarak baştan sona
izlediğini bir çok yerde anlattığını biliyorum. Savaş, Osmanlı Devleti'nin
başkentinde direkt olarak hissedilmese de sokaklarda gezen üniformalıların
çokluğu bunu anımsatıyordu. Öğleden sonra Moda'dan Kuşdili'ne giden yolda iki
kişi yürümekteydi. Bunlardan biri sivil kıyafetli sarı saçlı mavi gözlüydü. Bu,
Anafartalar Kahramanı Mirliva (Tuğgeneral) Mustafa Kemal Paşa'dan başkası
değildi. Yanında İttihat ve Terakki Partisi Genel Sekreteri ve Büyük Atamız'ın
en sevdiği arkadaşlarından biri hatta belki de birincisi Sabri Toprak vardı.



Zaten Birinci
Dünya Savaşı sıralarında her İstanbul'a gelişinde Sabri Bey'in Moda'daki evinde
kalırdı. Sabri Bey o sıralar kulübün o zamanki tanımıyla umumi reisi (genel
başkanı) idi. ****** bu kez de Yıldırım Orduları Grubu Komutanı olarak
Filistin Cephesi'ne giderken birkaç günlüğüne İstanbul'a uğramıştı. Vakit
öğleden sonra idi. Kuşdili Çayırı'nın yanında ki kulübümüzün Kuşdili Lokali'ne
geldiler. Çanakkale'de düşmana geçit vermeyerek ünlenmiş artık herkes
tarafından tanınan Yıldırım Orduları Komutanı Mustafa Kemal ile Kulübü ziyarete
geleceklerini Sabri Bey önceden bildirdiği için Fenerbahçeliler onu
bekliyorlardı. Önce yorgunluk kahvesi içildi. Ardından da Dr. Hamit Hüsnü ve
Elkatipzade Mustafa Beyler ile birlikte lokalin ikinci katında kupaların olduğu
bölüm gezildi. Daha sonra Elkatipzade Mustafa Bey kendisine kulüp hatıra
defterini uzattı. Fenerbahçeli'lerin bu aziz konuğu Fenerbahçe hatıra defterine
hepinizin bildiği o ünlü sevgi ve takdir duygularını yazmıştır;



"Fenerbahçe Kulübünün her tarafa mazhar-ı
takdir olmuş bulunan asari mesaisini işitmiş ve bu Kulübü ziyaret ve erbab-ı
himmeti tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifenin ifası ancak bugün
müyesser olabilmiştir. Takdirat ve tebrikatımı buraya kayd ile mübahiyim."



03.05.1918 / Ordu Komutanı Mustafa Kemal


(Fenerbahçe
Kulübünün her tarafta beğenilip değer verilen, ortaya çıkmış eser ve
çalışmalarını duymuş ve bu kulübü ziyaret edip bu işte emeği, yardımı olanları
tebrik etmeği görev edinmiştim. Bu görev ancak bugün yerine getirilebilmiştir.
Takdir ettiğimi ve kutladığımı buraya kaydetmekle övünüyorum.)



Son
olarak kulüpten ayrılmadan önce limonata içen Ulu Önder Atamız kulübümüzde
aşağı yukarı iki saat kadar kalmıştır. Dönüş zamanı geldiğinde bu kez
Fenerbahçe Kürek Şubesi'nin beyaz renkli iki çifte yarış teknesine (fıta)
Kurbağalıdere kenarındaki kulübün iskelesinden binildi. Kürekte Elkatipzade
Mustafa Bey vardı. Mustafa Kemal Paşa Fenerbahçelilere son söz olarak:
"Fenerbahçe'ye sonsuz muvaffakiyetler (başarılar) dilerim, Allahaısmarladık"
demiştiR.

INMIŞTIR.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://8a-sinifi.yetkin-forum.com
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 125
Yaş : 29
Nerden : ⓣⓔⓚⓘⓡⓓⓐⓖ
Kayıt tarihi : 24/11/08

ATATÜRK VE FENERBAHÇE Empty
MesajKonu: Geri: ATATÜRK VE FENERBAHÇE   ATATÜRK VE FENERBAHÇE Icon_minitimeÇarş. Ara. 10, 2008 8:37 pm

2- ATATÜRK FENERBAHÇE'NİN MAÇINI İZLİYOR:





1925
yılının ekiminde Türkiye Şampiyonu Muhafızgücü'nün ünlü futbolcuları Milli
Takım kalecisi Hamit, Talat, Sudi ve Nuri ile Bursa'nın seçme futbolcuları
karma bir takım oluşturmuşlardı. Bu karma takımla maç yapması için Alay
Komutanı Fenerbahçe'ye öneri götürmüştü.






Ancak
kulübümüzün bir gün sonra İstanbul'da lig maçı olduğundan, yöneticiler Bursa'ya
ancak A Takım'dan birkaç takviyeli üçüncü takımı yolladılar. Muhafızgücü
Bursalı futbolcular karması ve Fenerbahçe üçüncü takımı (bugünkü B Genç
Takımlar dengi) arasındaki bu maç 1-1 sonuçlandı. ****** o sırada Bursa'da
idi. Maçı izlemiştir. Yazımızın başında da söz ettik. Galatasaray dergisinin 6.
Sayısında (Aralık 2002) "******'ün Futbol Merakı" adı altında
******'ün yaşamı boyunca gittiği maçlara değinen sayın Adnan Işık bu maçı
yazık ki gözden kaçırmış. Yani onun savladığı gibi ****** üç maç değil bununla
birlikte dört maç izlemiş oluyor.









3- ATATÜRK FENERBAHÇE'NİN YAZ BALOSUNA
GELİYOR:






1960'lı
yıllara değin Kalamış'ta ünlü Belvü Oteli ve Gazinosu vardı. Fenerbahçe burada
sürekli olarak üye ve mensuplarına balolar düzenlerdi. İşte 1927 yılında bu
gazinoda tertiplenen bir yaz balosunu o sıralar İstanbul'da olan ****** yine
koyu Fenerbahçeli olan 3. Kolordu Komutanı Şükrü Naili Gökberk Paşa ile
birlikte onurlandırmış, burada Fenerbahçeliler ile geç vakitlere kadar sohbet
etmiştir. Fenerbahçelilerin bu yaz balosu 57 yıllık o kısacık ömründe
******'ün gittiği tek spor kulübü balosudur.









4- ATATÜRK : "BUNLAR BİZE ÜSTÜN"





1928
yılı haziranında Dolmabahçe sarayında yine bir sohbet anında sekiz kişiydiler.
******, Şükrü Saraçoğlu, Necmeddin Sadak , Ruşen Eşref Ünaydın, Mustafa
Necati, Kazım Özalp ( Fenerbahçe'ye üye olmadan önce), Kılıç Ali ve gazeteci
İsmail Müştak spor üzerine söyleşmekteydiler. ****** bir ara aniden Şükrü
Saraçoğlu'na doğru dönüp, "Bak onlar altı kişi. Fenerbahçeli olarak burada
bir sen bir de ben varız. Bunlar 6-2 bize üstünler. Aman ayağımızı denk
tutalım." der. Bu yukarıda yazdığım anekdot sonraki yıllarda Fenerbahçe
Kulübü'ne başkan olan Şükrü Saraçoğlu tarafından nakledilmiştir. Onunla
yıllarca aynı yönetim kurullarında yakın ilişki içinde bulunan Rüştü
Dağlaroğlu'na anlatılmıştır.









5- ATATÜRK: "BEN DE
FENERBAHÇELİYİM."






1928
yılının ağustos ayında ezeli rakibimiz Galatasaray'la kazananın Atanın bir
büstünü müzesine götüreceği özel bir maç yapıyorduk (Gazi Büstü Kupası). Bu maç
Taksim Stadı'nda 10 Ağustos 1928'de oynandı. ****** o sıralar İstanbul'da idi.
Gündüz Büyükdere'de bir Milletvekili arkadaşının yazlığına konuk olan ******,
akşam üstü Dolmabahçe Sarayı'na geri dönmüştü. Henüz akşam sofrasına
geçilmemiştir. O akşam ******'ün sofrasının konuklarından beşi Gazi ile sohbet
etmektedirler. Söz, o günkü maçtan açılır. ****** Akşam Gazetesi sahibi, Sivas
Milletvekili aynı zamanda Galatasaray Kulübü Başkanı Necmettin Sadak'a döner ve
sorar: "Bugünkü maç ne oldu?" Sadak'tan önce yine bir Galatasaraylı
olan Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati yanıt vermek ister. Gazi ona "Sen
dur, sana sormadım." der. Bunun üzerine Necmeddin Sadak "3 - 3
berabere bitti paşam" diye yanıt verir. Bu sonucu öğrenen Mustafa Kemal,
Sabri Toprak ve Vasıf Çınar Beyler'den oluşan iki Fenerbahçeli konuğuna doğru
yaklaşıp, "Ya öyle mi! Zaten burada da 3-3 berabereyiz." demiştir.
Çünkü Necmettin Sadak, Mustafa Necati'den başka orada bulunan Ruşen Eşref
Ünaydın da Galatasaraylıdır. Hemen arkasından da merakla kendisine bakan
karşısındaki Galatasaraylılara anlamadınız mı! der gibi bir yüz ifadesiyle şu
cümleyi söylediği görülür:






"BEN DE FENERBAHÇELİYİM"








Ömrü
boyunca camiasına gönülden bağlı kalmış bir Galatasaraylı tarafından anlatılan
ilginç öykü:






1951
yılında Fenerbahçe atletizm takımı, ilk Türk kulübü olarak Atina'ya müsabakalar
yapmaya gitmişti. 19 kişilik kafileyle Yunanistan'a gidildi ve çok başarılı
olundu. Fenerbahçeli atletler yarışmalarda 7 birincilik kazandılar. O sıralar
Atina Büyükelçimiz ******'ün her zaman en yakınında bulunmuş olanlardan Ruşen
Eşref Ünaydın'dı. 25 Nisan 1951'de mektepli (Liseden Galatasaraylı) ve de en
önemlisi Galatasaray Spor Kulübü'nün 11 no'lu kurucu üyesi Büyükelçi Ruşen
Eşref Ünaydın atletlerimizin kazandığı büyük başarılardan sonra kafilemize Türk
Büyükelçiliğinde bir kokteyl verdi. Burada Fenerbahçelilere yaptığı konuşmada,
"Atina'da bayrağımızın zafer kudretinin tam ve şerefli bir simgesi oldunuz...
Biliniz ki, büyük Atamızın da ruhu şad olmuştur. (sevinmiştir)" dedikten
sonra, atletler kendisi ve dört arkadaşı ****** ile sohbet ederlerken Atanın
"Ben de Fenerbahçeliyim" dediği anıyı yani 10 Ağustos 1928 cuma
akşamını orada bulunanların isimlerini de tek tek vererek anlatmıştır. Bu
tarihsel anekdotun kulübünün ilk üyelerinden ve ömrü boyunca camiasına gönülden
bağlı kalmış bir Galatasaraylı tarafından anlatılması ilginçtir. Böylece olay
her türlü spekülasyona böyle dediği doğru mu... yoksa... acaba..! gibi
düşüncelere mahal bırakmayacak soyut, doğrulanamayan bir mecranın dışına
çıkıyor. Daha da bir anlam kazanıyor. Ruşen Eşref bugün yaşamıyor... Kendisini
saygıyla anıyoruz.









6- ATATÜRK, KULÜBÜNE YARDIM EDİYOR:





5
Haziran'ı 6 Haziran 1932'ye bağlayan gece Fenerbahçe'mizin Kuşdili'nde ki ahşap
lokalinde yangın çıkmıştı. Kulüp binamız içindeki, tarihsel fotoğraflar, tüm
branşlara ait malzemeler, kulübün tüm evrakları, kütüphane ve mobilyalar bina
ile birlikte tamamen yandılar. Kısaca çok az eşya kurtarılabilmişti. Kulübümüz
yuvasız kalmıştı. Gazeteler yardım kampanyaları açtılar. Örneğin Cumhuriyet
Gazetesi her gün bağış yapanları adları ile yayınlıyordu. 20 Haziran 1932
pazartesi günü yapılan bağışlarla o güne kadarki bağış toplamının 791 Lira'yı
bulduğunu Cumhuriyet Gazetesi'nden öğreniyoruz 21 Haziran 1932 Salı gününe ait
2917 no'lu Cumhuriyet Gazetesi'ni elinize aldığınızda ise 1. sayfanın sağ üst
köşesinde bir haber dikkati çekiyordu. "Gazi Hazretleri Fenerbahçe'ye 500
Lira teberru ettiler." Atamızın gönderdiği bu 500 liralık bağış miktarını
lütfen küçümsemeyin ve şunu da göz önüne alın. ****** bu tür harcamalarını
kesinlikle hep kendi maaşından, cebinden yapardı. Yani bu bir tür devlet
kesesinden hovardalık değildi. Gazeteyi incelediğimizde 10-12 günde yapılan
toplam bağış miktarının 791 Lira olduğu görülüyor. Atamız tek başına 500 Lira
göndermiş ve miktar bir anda 1300 Lira'ya fırlamıştır. Acaba ****** kendini
neden bağış yapma zorunluluğunda hissetti. Bu bağış ******'ün Fenerbahçe Kulübü
ile bir gönül bağı, bir gönül ilişkisi olduğunun en somut bir kanıtı bence...
Yukarıda sizlere Atamızın gönül verdiği kulübüne yaptığı maddi yardımın
miktarını açıkladık. Bu yardımın manevi değerinin hesaplanamaz ölçüde olduğunu söylememize
gerek yok herhalde!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://8a-sinifi.yetkin-forum.com
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 125
Yaş : 29
Nerden : ⓣⓔⓚⓘⓡⓓⓐⓖ
Kayıt tarihi : 24/11/08

ATATÜRK VE FENERBAHÇE Empty
MesajKonu: Geri: ATATÜRK VE FENERBAHÇE   ATATÜRK VE FENERBAHÇE Icon_minitimeÇarş. Ara. 10, 2008 8:39 pm

7- "FENERBAHÇE SU TOPU TAKIMI GELSİN"





******'ün
Fenerbahçeli oluşunun bir başka kanıtı da ilginçtir. 1987'de bir ziyaretimde
rahmetli Rüştü Dağlaroğlu anlatmıştı. Onun ağzından sıcağı sıcağına tuttuğum
notları biraz kısaltarak aktarıyorum. "Şahsi gayretlerimle Fenerbahçe su
topu takımını kurdum. O zaman babam bana 5 lira haftalık veriyordu ki bu çok
büyük bir meblağ sayılırdı. Ben kurduğum takım kulüpte üvey evlat muamelesi
gördüğü için istisnasız bu paranın hepsini takıma harcıyordum. Zaten o zaman da
kulübün gideri gelirinden fazla idi. Kulüpten bir lira yardım almadığım gibi
örneğin Mahmutpaşa'dan aldığım bornozlar ve başlıklar ya çalınıyor ya
kayboluyordu. İki hafta sonra yenisini almaya gittiğimde ise aynı renktekini
bulamıyordum. Bu sıralarda ****** dinlenmek üzere Yalova'ya gelmişti. Onun
onuruna Yalova'da çeşitli spor gösterileri düzenlemişler. Bir de Yalovalı
gençler ile su topu karşılaşması öngörülmüştü, benim başlangıçta hiçbir şeyden
haberim yoktu. Bir gün telefonum çaldı. Arayan Su Sporları Federasyonundan Rıza
Sueri Bey'di. (O dönemlerde yüzme, sutopu, yelken sporları tek çatı altında
örgütlenmişti.) Rıza Sueri bana pazar günü Termal Havuzunda Atanın huzurunda
müsabaka yapmaya Fenerbahçe su topu takımının gideceğini ve hazırlanmamızı
söyledi. Ben şaşırmıştım. Ancak o an bir şey soramadım.






İki üç
gün sonra Federasyona gittim, bütün isteğim takımı Yalova'ya götürmemekti.
Çünkü o dönemdeki diğer su topu takımlarının hemen tümünün kıyafetleri bizden
çok daha derli topluydu. Sueri'ye ısrarla Ata'nın huzuruna böyle çıkmanın
saygısızlık olacağını ve başka bir takımı Yalova'ya göndermelerini
söylediğimde; "Bu imkansız, gitmek zorundasınız" diyerek bana
şiddetle karşı çıktı. Nedenini sorduğumda ise cevabı çok kısa oldu.
"Elimizde değil, Gazi Paşa hazretleri öyle arzu ettiler".









8- "BÜSTÜMÜ KOYABİLİRSİNİZ"





******
büstlerinin her tarafa konulması ve heykelerinin dikilmesi konusunda hassastı.
Gösterişli törenlerle yurdun dört bir yanını büstler heykellerle donatmak belli
ki o eşsiz kahramana ters geliyordu. Yaşamı boyunca bu tip davranışları
özendirmemiş uygun bulmamıştı. İnsanlar onun fikirlerini özümsemeli
devrimlerinin bekçisi olmalıydı. Ancak bu konuda istisnalardan bir tanesini
Fenerbahçeliler yaşadı. Fenerbahçe Kulübü'nün 1 Haziran 1934 yıldönümü
bayramında stadına ant içerek bir ****** büstü koymak için istediği izini
bizzat yine ****** kabul etmiş ve olur vermişti. Böylelikle Fenerbahçe Stadı
Türkiye'de ******'ün büstünün konmasına izin verdiği tek stat olma özelliği ve
onurunu hala taşımaktadır.









9- "FENERBAHÇE KULÜBÜ VE GENÇLİK BURADA
DENİZ SPORLARI İLE UĞRAŞSIN"






Galatasaraylı
Spor Tarihçisi Haluk San 1981 yılında kaleme aldığı "Belgeleri ile Türk
spor tarihinde ******" adlı çalışmasının 129. sayfasında şöyle yazar:
"ATATÜRK 1937'DE
FENERBAHÇE KOYUNDA "






Yıl
1937 - ****** bir yıl önce üç kez gittiği Moda koyunun Fenerbahçe yönündeki
durumunu yerinde incelemeyi uygun buluyor ve 1937 yılı yaz aylarında
yanındakilerle birlikte Kalamış ve Fenerbahçe'yi gezerek, ilgililere önemli
direktifler veriyordu. Bu konu, "Türk amatör sporunun hizmetinde 20 yıl
İstanbul - İstanbul Yelken Kulübü 1952 - 72 adlı broşürün ilk sayfalarında
şöyle bildirilmektedir: "Büyük kurtarıcımız ATATÜRK 1937 yılı yazında
Fenerbahçe'yi gezerek, yanında bulunan devlet adamlarına ve diğer ilgililere
mendireğin ve diğer yarımadanın büyük bir ihmal içindeki durumunu göstererek:
Mendireğin onarılmasını ve Fenerbahçe'nin, gençliğin deniz sporları ile
uğraşabilmesi için merkez yapılmasını arzu ettiğini söylemişlerdir. İşte K.
******'ün bu emirlerini gerçekleştiren kuruluş olarak haklı ve sonsuz bir
övünç duymaktayız."






Atamız
burada dikkat ederseniz Türk gençlerinin ya da Fenerbahçeli gençlerin demiyor.
(yani burada Fenerbahçe semtinde oturan gençler kastedilmiyor. O yıllarda
Fenerbahçe burnunda ya da bugünkü Fenerbahçe semtinde zaten fazla oturan yoktu.
Adres net ve açıktır, "Fenerbahçe'nin, gençliğin deniz sporları ile
uğraşması" ya da bunu şöyle de tanımlayabiliriz: Gençlik Fenerbahçe
Kulübü'nde deniz sporları ile uğraşsın. Burada Fenerbahçeli gençler deniz
sporları yapsın..! Bu söylemde doğrudan Fenerbahçe Kulübü'nün ve onun
gençlerinin amaçlandığı çok açık bir şekilde görülüyor. Atamızın 1937 yılında
ki "Fenerbahçe Kulübü burada (Fenerbahçe burnunda) gençliğin deniz
sporları ile uğraşmasını sağlasın." direktifi onun ölümünden yıllar sonra
gerçekleşti. Cem Atabeyoğlu'nun Hisarbank Kültür Yayınları'ndan çıkan
"****** ve Spor " 1981 adlı yapıtında da aynı konu işlenmektedir.






Cumhuriyetimizin
kurucusu, Büyük Kurtarıcı ve Devrimci'nin Fenerbahçe Kulübü'ne gösterdiği bu
özel ilgi ve sevgiyi kanıtlamak için dokuz ayrı konuda dokuz ayrı olayı,
anekdotu naklettik. Bu anlatılanlar, yazılanlar ayrı zaman ve mekanlarda
geçmelerine karşın odak noktaları - ana fikir - tektir.
" FENERBAHÇE
SEVGİSİ "






Bu
yazdıklarımızın hepsi tanıklarıyla ya da belgeleriyle kanıtlanmış gerçeklerdir.
Bir kısmı zamanının gazete, dergi v.b. arşivleri tarandığında görülecektir. Bir
kısmı da, o olayı bizzat yaşamış olanların daha sonra olayı üçüncü şahıslara
nakletmeleri sonucu öğrenilmiştir. Fenerbahçeli olmayanlara sesleniyorum.
Yokluktan yepyeni çağdaş bir ülke yaratan ****** hepimizindir. O eşsiz insanın
Fenerbahçe'ye gösterdiği özel ilgi ve sevgiyi yani kulübümüzün taraftarı
olmasını yadırgamayın, kıskanmayın. Sonuçta onunda herkes gibi duyguları,
tutkuları, sevgileri olmasından doğal ne olabilir. O büyük insan kendini
halkından soyutlamamış ve dört duvar arasına hapsetmemiş, hayatı boyunca
halktan biri gibi davranmış ve yaşamış bir önderdi. O eşsiz insanla ilgili bir
anekdotu bu konuyla doğrudan ilgili olduğu - örtüştüğü - için yazıyorum. Cumhuriyetin
12. yıldönümü ile ilgili törenler, düzenlemeler nedeniyle hazırlanan ve
Ankara'nın çeşitli yerlerine asılacak dövizlerin listesi ******'e gösterilmiş.
Bunlar arasında "****** en büyük Türk'tür." "Asırlar boyunca
gelen en büyük Türk" ve bunlara benzer dövizler, afişler v.b. vardır.
****** listedeki bu tür ibarelerin bunlara gerek yok dercesine elindeki
kalemle üstünü çizer (iptal eder) ve sadece şunu yazar:






"ATATÜRK BİZDEN BİRİDİR"





20.
yüzyılın eşsiz ve en büyük insanı ATATÜRK yaşamı boyunca bütün tercihlerini,
doğru bildiklerini, inandığı gerçekleri, tutkularını, kamufle etmeden doğrudan
halkıyla paylaşmıştır. Soruyorum : Kendi anlatımı ile bizden biri olan böyle
bir insanın bir spor kulübünün taraftarı olmasında ne gibi bir olağanüstülük ya
da tuhaflık olabilir. Yüce ******'ün gönül verdiği, taraftarı olduğu kulübü
deklare etmemesi, belli etmemesi düşünülebilir mi? Bu konuya nokta koyarken
Büyük Fenerbahçeli Rüştü Dağlaroğlu'nun "Fenerbahçe Tarihi" adlı
büyük eserinde yaptığı şu değerlendirmeye tamamen katıldığımızı da ifade ederek
buraya aynen alıyoruz.






"Büyük
Kurtarıcının Fenerbahçe Kulübü'ne gösterdiği bu özel ilgi, sevgi ve muhabbeti
kesinlikle yadırgamamak ve çok da görmemek gerekir. Fenerbahçe gibi Kurtuluş
Savaşı'nın kazanılmasına her aşama ve sahada hizmet veren, her türlü tehlikeyi
göze alıp silah ve adam kaçıran, futbol takımından hepsi subay beş elemanını
SAKARYA savaşlarına gönderen, o karanlık yıllarda en güçlü düşman takımlarını
ard arda yenerek, ulusuna ümit ve iman aşılayan ve böylece genç cumhuriyetin
temel mayasında PAY SAHİBİ olan bir kulübü Ulu Önder elbette ki özel bir sevgi
ile sevecek ve hatta 10 Ağustos 1928 akşamı yaptığı gibi.
"BEN DE
FENERBAHÇELİYİM.."
derken bunu övünerek söyleyecekti."





******
tüm kulüplere aynı davranmıştı ya da Beşiktaşlı idi savını ortaya atanlara son
olarak şunu yazmama izin veriniz: O Karşıyaka kulübünün defterine duygularını
yazmıştı, Altay kulübünde de aynı şeyi yapmış, bir de maçını izlemiştir.
Beşiktaşlıları evinin camından seyretmiş, onlarla bir kez konuşmuş,
Galatasaray'ın maç davetine teşekkür mektubu yazmış, bir kez maçını izlemiş
Güneş Kulübünün iki kez çayına gitmiştir. Tüm bunlar onun Türk gençliğini Türk
sporcularını ve spor kulüplerimizi ayrı ayrı çok sevdiğini gösteriyor. Zaten
Türkiye Cumhuriyeti'ni gençlere emanet edişinden de bu özel sevgi ve güven
anlaşılabilir. Ancak aynı ******'ün Fenerbahçe'ye olan sevgi ve muhabbeti bir
üstünlük apayrı bir özellik taşımıştır. Çünkü Fenerbahçe Kulübü'nü ziyaret
etmiş, hatıra defterine duygularını yazmış, maçına gitmiş yaz balosuna
katılmış, yangından sonra kulübüne maddi yardımda bulunmuş, Yalova Termal'deki
gösteri maçına Fenerbahçe su topu takımını davet ettirmiş, stadına büstünün
konmasına izin vermiş, Fenerbahçe kulübü mensuplarının deniz sporları ile
ilgilenmesi isteğini dile getirmiş bu konuda direktif vermiştir. Her şeyden
önemlisi tüm bunları hiç hesaba katmamıza gerek bırakmayacak şekilde iki kez
Fenerbahçeliliğini deklare etmiştir. ******'ün hala Beşiktaşlı olduğunu
savlayanlara ya da onun kulüpler üstü sayılması gerektiğini yazıp çizenlere
bugün ne dememiz gerektiğini siz değerli okuyuculara bırakıyorum. Eskiden bu
kişilere "Kulüpçü" denirdi. Bunların yaptıkları gerçekten de tam bir
kulüpçülük...






Galatasaraylı
Haluk San ile Fenerbahçeli Rüştü Dağlaroğlu spor tarihçileri olarak " Türk
Futbol Tarihi" adlı kitabın hazırlanması sırasında Dağlaroğlu'nun
Taksim'deki evinde yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalardan birinde
Haluk San, Dağlaroğlu'na , " ******'ün Fenerbahçeli olduğunu biliyor
muydun? " diye sorduktan sonra Ruşen Eşref Ünaydın'dan duyduğu ******'ün
Ben de Fenerbahçeliyim dediği anektodu anlatmaya kalkınca, Dağlaroğlu
"Bunu bize 1951'da Atina'da kendisi anlatmıştı. Benden başka salonda diğer
atletler de vardı" demiştir. Bu olayı Rahmetli Rüştü Dağlaroğlu'nun oğlu
Müjdat anlattı. Kendisine bu yazıda verdiği bilgiler için şükranlarımızı
sunarız.






n
SON –



"
FENERBAHÇE" DERGİSİ 2003 MART SAYISINDAN ALINMIŞTIR.






Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://8a-sinifi.yetkin-forum.com
 
ATATÜRK VE FENERBAHÇE
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Anket:****** Hangi Takımlı
» Fenerbahçe Tarihi
» FENERBAHÇE AMBLEMİ'NİN TARİHİ
» Tartışmasız Her Yerde EN Büyük FENERBAHÇE.
» Galatasaray-Fenerbahçe Derbisinde Olay!!!!!!!

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
8/ⓐ ⓕⓞⓡⓤⓜ :: Spor Klüpleri :: Fenerbahçe-
Buraya geçin: